Haber

Bu fotoğrafın hikayesini anlattı: 101’inci saatte kurtardı, nikah şahidi olacak

Afet sonrası arama kurtarma çalışmaları sırasında sosyal medyada paylaştığı görüşlerle ünlendi. “Kafasından duman çıkan adam” olarak anılırdı. Ama “Vatandaş Mustafa’yım” diyor.

Mustafa Aydın… İstanbul’da yaşayan bir reklamcı. 1999 depremi de dahil olmak üzere 3 depremde arama kurtarma faaliyetlerine katıldı. Hatay’da Hikmet’i kurtarmaya çalışırken yaşadığı görüntüler kameralara yansıdı. İki kez hipotermiye girdi, kulağı kesildi. 27 dikiş atıldı, gözü enfeksiyon kaptı, vücudunda çok sayıda yara ve ödem…

Mustafa Aydın, ilk gün Hatay’a giden arama kurtarma ekiplerinin içindeydi. İlk 18 saatte 7 hayat kurtardılar. 101. saatte Hikmet ile kurduğu bağı ömrünün sonuna kadar unutmayacağını söyledi. Mustafa Aydın, “Buharlı Baba”nın hikayesini Aydınlık gazetesinden Kaan Arslan’a anlattı.

HAYAT KURTARMA HATTI

Arama kurtarma çalışmalarına ne zaman ve nasıl karar verdiniz?

Depremin olduğu ilk saatlerden itibaren ne yapacağımı düşünüyordum. Bir arkadaşımız Türkiye İşçi Partisi’nin yardım için Hatay’a gittiğini paylaşmıştı. TİP üyesi değilim ama gideyim diye oradaki irtibat numarasını aradım. “AFAD gönüllüsüyüm, Hatay’a gitmek istiyorum.” Söyledim. Sabah 8.30-9.00 civarıydı.

Hatay’ın Defne ilçesine bağlı Armutlu mahallesine geldiğimizde otobüse bindirirken 19-20 yaşlarında bir kız geldi. ‘Babamın sesini duyuyoruz. Ama ulaşamıyoruz. Binanın altındaydı.’ dedi. Hızlı bir şekilde bulduğumuz birkaç kolay el aletiyle birinci etkinliğe koştuk. İkinci gün saat 16:30 civarıydı. Yaklaşık 4 saat uğraştıktan sonra akşam saat 20.00 sıralarında ilk çukuru açtık. Yeri gerçekten çok zordu ama Adnan Amcayı çıkardık.

Ondan sonra raporlar gelmeye başladı. İlk dört olayı aramadık bile. Bizi bekliyorlardı, hayat kurtarmak için sıra vardı.

‘PARASI OLMAZ’

Dördüncü olayı toparlarken farklı bir şey yaşadık. Bir binanın beşinci katından bir bayan geldi. “Evimde 400 bin euro var. Çıkarın 100 bin euro vereyim”söz konusu. “Sen çık ablacım”Söyledim. “Merdiven yok” söz konusu. Çünkü apartmandaki tüm merdiven boşluğu bir akordeon gibi yere inmişti. Büyük bir baca deliğiyle ilgiliydi. O sırada bizi bekleyen bir genç vardı. Ablası ve 2,5 aylık yeğenini çıkarmamızı bekliyordu.

Hangisini tercih ediyorsun? Hayatımda hiç 100 bin euroyu yan yana görmedim. Bütün borçlarımı kapatıyor. “Abla biz buraya bunun için gelmedik. Sen git başkasını bul.”dedim, devam ettik.

Mersin ve Antalya’dan insanlar gelmeye başladı. “Ne yapabiliriz?” soruyorlardı. İşi kimin bildiğini sorduk. Enkazdaki kişinin nasıl çıkarılacağını tanımladık. Enkazın nasıl boşaltılacağını anlattık.

Enkazın bulunduğu binayı bilen bir kişinin varlığı, insanların hayatta kalma olasılığını büyük ölçüde artırdı ve işi çok daha kolaylaştırdı.

‘1999 DEPREMİNDE BEN DE VAR’

Açıklamanızdan, arama kurtarma konusunda bilgili olduğunuz anlaşılıyor…

99 deprem, 2011 Van depremi, son depremlere katıldım. Enkazın oluşumu hakkında az çok bilgimiz var. Şimdi tahmin edebiliriz. Bina kademeli olarak sola doğru eğilmişse, içerideki odanın duvarı patlayacaktır. Koridorun duvarı koridoru kapatacaktır. Diyagonal çöküntü, kademeli yıkılma, ters yıkım, geçmeli yıkım, tabya yerleşimidir… Yapılardan az çok anlayan biri bunu tahmin edebilir.

ÜNLÜ GÖRÜNTÜNÜN ARKASINDA

Sizi sosyal medyada paylaşılan görselle tanıdık. O anları tarif edebilir misin?

Antakya girişinde bulunan 600 Konuttan ilana gittik. Üçüncü gündü. Binadan ses geldiğini söylediler. Yıkım için hazırlanmış bir binaydı. Binanın arka tarafını dolaştım. Merdivenler çöktüğü için üçüncü ve dördüncü katlar arasındaki boşluktan bodrum katına kadar bir delik oluştu. inisiyatif aldım. içeri girdim Üzerimde sadece kask, eldiven ve çekiç vardı.

Birinin tırnaklarını taşa sürttüğünü duydum. “Sesimi duyan var mı?” Aradım. Bir ses, “Buradayım kardeşim.” söz konusu. Sonra hızla o boşluktan çıktım. Binanın önüne gittim ve kovaya durmasını söyledim. Çok geçmeden gruplar gelmeye başladı. İHH, itfaiye ekipleri geldi.

‘BENİ BIRAKMA’

Hikmet’i kurtarmak 11,5 saatimizi aldı. Harika bir uyum vardı. 14 metrelik bir tünel kazdık. O ikonik dumanlı görüntü de Hikmet’i kurtarmanın 10. saatindeydi.

Hikmet halüsinasyon aşamasındaydı. Ne dediğini, ne dediğini, neler yaşadığını bilmiyordu. Bir rüyada yaşıyordu ve o rüyayı bozmadan onunla konuşup düşüncelerini tarttık. Uyumamaya çalıştık. “Sesini duymadığımda uykum geliyor kardeşim. Lütfen gitme. Uyuyorum çünkü diğer sesleri tanımıyorum.”söz konusu.

Ben de “Tamam Bilgelik. Seni bırakmayacağım. Buradan ayrılmayacağım.” Tünelde kendime bir tahliye alanı oluşturdum ve Hikmet ile oradan konuştum. En zor kısım son 2,5 saatti. Hikmet benden uzundu. Arkalarından ayaklarının dibine düşen büyük bir moloz kütlesi vardı. Sağ kolu omzunun üzerinden geçmiş, gerçek kulağının arkasında. Kafası bir sehpanın ortasında. Hareketsizdi. Gerçek davada onu çıkarmak zorunda kaldık. Her yer moloz oldu. Hikmet’in yanından geçtim ve ayağının yanındaki tüm molozları üzerimden attım. O sırada vücut ısılarımız birleşti, kalplerimiz birlikte atmaya başladı. Nabız yükselir, kan basıncı düşer. İçerideki oksijen tükeniyor. Dar bir koridordasınız.

İçeride benden başka yarım saatten fazla çalışan kimse olmadı. Çünkü emek, psikoloji, fiziksel kondisyon, sağlık, çevre kontrolü, dikkat… Bunların hepsi için yöneticilere ihtiyacımız var. Gıyabında fazla çalışmaya gücü olmayan bir kişi kabzasını kaydırarak karşıdaki kişiye çarparsa ölümcül hasara neden olabilir.

Hikmet’i ortadan kaldırmak için bir plan yaptım. Ortalama 50 cm 40 cm tünel kazdık. Daha büyük bir tünel açmak riskli olabilir ve çökebilir. Daha büyük bir tünel yapıyorsanız kazıkları kesiyoruz veya fore kazıklar kullanıyoruz, atmanız gereken domuz bağı vb. O kadar zaman kalmadı. Özellikle uzun mesafeli kazılarda bunu yapının kendi yapısındaki formları bozmadan yapmamız gerekiyor.

Kurtarmak için tünele tekrar girmeden önce, rahat nefes almak için ağzımı çalkaladım. O sırada pahalı bir gazeteci abimiz o ünlü fotoğrafı çekmişti. (Vücut ısısı ve dışarıdaki soğuk ile) Başımdan dumanlar çıkıyordu.

‘BANA SÖZ VER’

Hikmet 101 saat o enkazın altında kaldı. Hikmet’i sadakatle bedenime sarar, altına alır, dışarı sürüklerdim. Oda “Abi ben de sana sarılmak istiyorum. Sen beni sarıp sarmala.” söz konusu. Önce sağlık grupları kontrol etsin dedim. “Öyleyse bana söz ver kardeşim. Eve gitmeden önce bana sarılacaksın.”söz konusu. “Söz, sana sarılacağım.” Söyledim. Hikmet’e aşağıdan sarıldım, ayaklarımla iterek tünelden çıktık. Hikmet’i kendi bedenimden sedyeye çıkardım.

‘GURURLANARAK İZLEDİM’

Ambulansa götürdüler. oturdum bir köşeye Ekiplerin onu elden ele ambulansa götürmesini gururla izledim. Ona dokunan herkesin eli sembolik bir törene dönüşmek üzereydi. Tekbirler de geldi, alkışlayanlar da oldu. Herkes kendi tarzında kutladı. Kimse kimseye niye alkışlıyorsun, niye tekbir alıyorsun demedi.

Bir gün sonra akrabasından nereye götürüldüğünü öğrendim. İstanbul Bağcılar Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. İstanbul’a döndüğümde çocuklarımı bile görmeden hızla onu görmeye gittim. Birbirimize sarıldık. Şu an tedavisi devam ediyor ama sağlığı çok iyi.

Bana göre “Bir gün bir ev yaparsam nikah şahidin olur musun kardeşim?” söz konusu. Ben de “O yuvayı ellerimle yapacağım” Söyledim. Biz artık bir aileyiz.

‘ORTADAKİ HERKES KAHRAMAN OLDU’

Bu görüntüler yayıldığında sizden bir kahraman olarak bahsedildi. Bu bahis hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu ikonik görüntü ile ön plana çıkarıldım. Ama yapmadım. O enkaz alanında kim varsa, arama kurtarmada herkes yüreğini ortaya koydu. Oradaki herkesin bir kahramanı var. Cephede güvenliği sağlayan asker de birer kahraman, o yayına hizmet eden ve Türk toplumunun yüreğine tatlı su serpen basın organları, sahada bizleri aç bırakmayan aşçı bacı da birer kahramandır.

Belki 120 kişiyi kurtaran ve ortalıkta görünmeyenler vardır. “Hatay benim şahsi meselem” Kahraman hasta yatağından kalkıp kendini Hatay meselesine adayan kişidir. Köroğlu, Dadaloğlu, Timur, Alparslan, Orhan Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Hukukçu bunlar kahramanlardır. Biz neyiz? Benim öyle bir sınırım yok. 40 yaşında, iki çocuk babası, sade bir vatandaşım. Vatandaş Mustafa, Mustafa abi, köstebek Mustafa. Orada köstebek lakaplıydılar. Sonra ‘Steamy Dad’ olduk.”

‘GÜN KONUŞMA GÜNÜ DEĞİL’

Afet sonrası büyük bir seferberlik ve dayanışma yaşandı. Ama bir yandan da buna karşı çıkan bir kesim vardı. Bu size nasıl yansıdı?

Her milletten insan geldi. Bu benzeri görülmemiş bir doğa olayıdır. Yer sarsıntıları ölçülmeye başladığından beri en büyüğüydü. Bu konuda birçok spekülasyon yapıldı. Bunlar, bu birimler başarısız oldu, bunlar yapılmadı, bunlar geldi, bunlar gitti… Sorun o değil. Kimin geldiği önemli değil. Kimin geç kaldığı önemli değil. Orada kim varsa önemi vardır. Görüşünüz, ideolojiniz, aklınız ve fikriniz sağlamsa, ne olursa olsun bugün bunları konuşmanın, tartmanın, yaralıyı yarayla vurmanın günü değil. Bu atalarımızın doğası değil. Bu nedenle milli güreşçimiz olimpiyatlarda ikinci oldu. Rakibi ayağından yaralandı. Katmandu’daydı. İki kez daha vurursa dünya şampiyonu olacaktı. Ama rakibinizin zayıf noktasını vurmak atalarımızda yok.

Devleti devlet yapan, milleti millet yapan, milleti millet yapan değerlerin zayıf noktalarını neden vuralım ve bundan prim kazanalım? Yarın birlikte hareket edelim. CİMER’e yazalım. Diyelim ki birimleriniz başarısız oldu. Ancak böyle bir durumda “Cumhurbaşkanı görevini yapmadı”, “devlet görevini yapmadı” veya diğer “birim, kurum, kuruluş görevini yapmadı” demenin kimseye faydası olmaz.

‘O DURUMDA SİZ O KURUMU TEMSİL EDİYORSUNUZ’

Hangi fikir ve ideolojiden olursan ol. Orada mısın? Olmayan kurumu temsil ediyorsunuz. Geldim, yoktu. Eğer geldiysen, şimdi sensin. Sosyalizm bile milliyetçilik üzerine kuruludur. Milliyetçi olmayan sosyalist olamaz. Bu benim görüşüm. Asla sosyalist veya komşu düşünmeyen insan milliyetçi de olamaz.

Hükümeti sevmiyor musun? Git sandığa inandığını oyla. Ancak yaralı bir milleti yarasından vurmayın. Bu saçmalık.

‘MİLLETİN BİRLİĞİNİ BOZACAK MALZEMELER VERMİYORUM’

“Hatay’dayken İtalyan TV24 kanalı gelip benimle röportaj yapmak istedi. 10 soru sormak istediklerini ve maddi destek sağlayabileceklerini söylediler. Onlara güvenmiyorum. ‘Yapamam’ dedim. şu anda milletin birlik ve bütünlüğünü bozacak malzeme verin.Bu bir gerçektir.Devlet yoksa millet de yoktur.Hiç olmazsa afetzedelerin beklediği devlet vardır.”

‘Kulağı durmadı’

Kulağınızda birden fazla dikiş var. Nasıl yaralandın?

Çalışmalar devam ederken moloz içindeki inşaat demirlerinden birine takıldım ve sol kulağımın üzerine düştüm. Kulağım tamamen kesilmemişti ama ince deri tutuyordu. Onu hastaneye götürdüler. 27 dikiş atıldı. sahaya döndüm. “Ne yapabilirim” dedim. Durmak yok. Gelen yardımları dağıtan gruba katıldım. Köyden köye yardım götürdük.

Almanya’dan büyük bir Türk kümesini temsilen iki arkadaş geldi. Sosyal medyadan ortak tanıdıklarımız aracılığıyla ulaşarak Hatay’a geldiler. İsimleri Ertuğrul ve Volkan’dı. Bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını sordu. Orada iki haftada 7 kilo verdim. Diğer herkes benzer bir durumdaydı. “Buradaki arkadaşlar iki haftadır protein yemiyorlar. Et yiyemiyoruz, kaslarımız eridi. Buradaki arkadaşların proteine ​​ihtiyacı var.” Söyledim. Ayrıca şehir merkezinde bir kebapçı bulup kavurma yaptırdılar. Kandil günüydü, tam zamanında böylesine hassas ve kutsal bir günde 3 bin kişiye kuru fasulye dağıttık.

KONTEYNER GÖNDERECEĞİZ

İstanbul’a döndüğümde biri bana ulaştı. Adam geldi prefabrik konteyner yaptığını söyledi. Normalde bir kamyon iki konteyner taşıyabilir. Bunlar katlanabildiği için bir kamyon 12 adet alabiliyor. İki tır ile 24 konteyner teslim edecek. Onları almak için tekrar Hatay’a gideceğim. Prefabrik konteyner fikri çok mantıklıydı. Şimdi 25 köye ulaşmaya çalışıyoruz. Duş ve tuvalet kabinleri de dahil edildi. On altı köy için konteyner satın alındı.

‘DURUM YOK’ VARSAYILANINA CEVAP

Mustafa Aydın, Sabah’a verdiği röportajda “devlet yok” diyenlere tepki gösterdi. Aydın, “Gittiğimde asker oradaydı. Ama oraya en yakın askeri birlik ne müdahale etti. ‘Devlet yoktu’. Rönesans Yapı’nın sahibi ikinci gün kaçmaya çalışırken yakalandı. bayrağın hala bu vatanın üzerinde dalgalanmasına neden olan devlet.”

KAYNAK: AYDINLIK GAZETESI

haber-gerze.xyz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu